BİLGE CAHİLLİK
Bilgi güç veriyor insana. Bileni bilmeyenden ayrıcalıklı kılıyor. Hele bir de o bilgiyi kullanıp marifete dönüştürünce bilenin hayatı kolaylaşıyor. Bu bilgelik konfor katıyor hayatına. Bilgelik düşlerini süslüyor insanın. İyi güzel de farkında mıyız ki “bilgi” gerçek değilse “bilgeliğin” de gerçek olmadığının? Alışılanın aksine olan bu düşünce kafamı karıştırdı. Bildikçe bilgeleşmek, bilgeleştikçe üstün olmak gerekmiyor muydu?
Anlamak için bir adamı düşünceme aldım. En cahil devrin en bilgelerinden biri… O şehirde okuma yazma bilen sadece 17 kişiden bir tanesi. Ailesi soylu, kendisi dindardı. Hacılara hizmet edip su dağıtırdı. Peki, nasıl oldu da böyle bilge bir adam bilginin en gerçeği ile karşılaşınca inkâr eden oldu? Bilgeliğiyle tanınırken cahilliği ile anıldı. Bulunduğu devrin bilgesi olmak için yeterince bilgisi varken gerçekliğin bilgesi olamadı. Çünkü gerçek bilgiyi içine alamadı, nefsine yenilip cahilliğin bilgesi olarak kaldı. Ne bildiği ve o bildiğiyle ne yaptığıydı önemli olan. Düşündükçe düşlerim altüst oldu. Eski bir şarkıdaki gibi “düşündüm ve düşümden ayrı kaldım” Çünkü yanlış kurulan bir düş aynı zamanda bir düşüş…
Sonra düşünceme bir başkası geldi. O da kendi türündeki en bilgelerden birisi. Bilgisine o kadar güvenirdi ki insanı kendinden küçük gördü. “Buna mı secde edeceğim?” dedi. İnsanın malzemesini bile aşağıladı. O da beni düşümden uzaklaştırdı. Çünkü sadece bilmenin yetmediği aşikârdı.
Sonra başka birinin düşüncesine daldım. Okuma yazma bilmeyen; ama bilginin en gerçeğini bilen. Kendisi yetim, öksüz olan; ama hep mazlumu kollayan... Asil bir ailesi yok; ama nezaketi herkesten çok. Fakir; ama emanete yan gözle bakmayan. Bilginin gücünü taşıyan; ama merhametini hiç bırakmayan... Düşüncesi böyle olunca düşünden ayrılmıyor insan. Düşündükçe düşünesi geliyor. Bir ömür aklından çıkmıyor. Gerçek bilgiyi kabul edip alan nereden nereye geliyor. En cahil en güçlüden, en bilge en mazlumdan çıkabiliyor.
Büyük sözler için büyük mekânlar bekliyor insan, hâlbuki büyük bir söz bazen bir ağacın altında veriliyor. Kendini zengin hissetmek için iyi imkânlar bekliyor insan; ama en büyük zenginlik bir mağarada geliyor. Yola çıkmak için zafer kazanmayı beklese de bazen yenilginin ertesi günü yara bere içinde o yola çıkılıyor.
Ufak bir telefonla, tabletle bilge olunan bu devirde “bilge cahillik” hepimizi tehdit ediyor.